26 Nisan 2013 Cuma

Yardımlaşma, özgüven, cesaret




23 Ekim 2012'de Spartak Moskova deplasmanında aldığı 2-1'lik mağlubiyetten bu yana yani 38 maç sonra Benfica’yı yenen ilk takım  Fenerbahçe oldu.  Rakibini deyim yerindeyse ezerek yenen Fenerbahçe, Lizbon’da oynanacak rövanş maçına da avantajlı şekilde gitmeyi başardı.

Fenerbahçe şampiyonluğa havlu attığı Gençlerbirliği deplasmanında sonra Benfica maçı çoğu kesim tarafından anlamsızlaştırıldı. Daha doğrusu finalin sadece 180  dakika uzakta olduğunu unuttuk. Gençlerbirliği maçı öncesi Avrupa kupasında elde edilecek başarının daha önemli olduğunu dile getirenler, alınan mağlubiyetten sonra asıl istenilenin lig şampiyonluğu olduğu açıkça görüldü. Ama Fenerbahçe bu gece aldığı galibiyetten öte oynadığı futbol ile herkesi yanılttı…

Jorge Jesus önderliğinde fırtına gibi estiği Benfica, bu maça kadar Avrupa’da sadece Barcelona ve Spartak Moskova’ya yenilmesi bir kenara hafta içi oynanan kupa maçında attıkları fantastik gol sonrasında çoğu kişinin karamsar düşünmesine neden olmuştu. Açıkçası bende tedirgindim maç öncesinde. Aykut Kocaman mental anlamda hasar görmüş ve yıpranmış bir takımı tekrar ayağa nasıl kaldıracağını merak ediyordum. Aykut hocanın dersine iyi çalıştığını ve rakibini ne kadar iyi analiz ettiğini hep beraber görmüş olduk. Tabi aynı şekilde Jorge Jesus’un da sınıfta kaldığını söylersek yanlış olmaz sanırım.



Fenerbahçe her zaman oynadığı sistem ( 4-3-3 ) ve oyuncu grubu ile sahadaydı.  Kadroda tartışılacak olan tek şey Cristian-Salih değişikliği olabilirdi ama Kocaman bu hamleye gerek duymadı ve tercihini tecrübeden yana kullandı. Benfica cephesinde ise ufak çaplı rotasyon vardı. Sporting Lizbon maçında sakatlanan Luisao yerine Jardel ve belki de takımın en etkili silahı olan Gaitan yedek kulübesindeydi. Jorge Jesus’un rakibini hafife alması yada hafta için oynanan Lizbon maçının yorgunluğu yüzünde mi bilinmez ama yaptığı bu rotasyon son derece riskliydi. Hızlı kanat oyuncuları ile kontra atak oyununu benimseyen ve deplasmanda iyi bir skor elde etmek amacıyla maça başlayan Benfica karşısında belki de Avrupa liginin en iyi futbolunu oynayan Fenerbahçe’yi buldu. Orta sahada Aimar, Gomes, Matic karşısında Meireles, Cristian, Mehmet Topal üçlüsü ağır basınca oyun üstünlüğünü Fenerbahçe’ye getirmesine sebep oldu. Özellikle Mehmet Topal orta sahada yaptığı kritik pas araları ile takımını rahatlatan isimdi. Sow’un yaptığı harika kafa vuruşunun direkten dönmesi ise golün habercisiydi adeta. Kuyt-Gökhan ikilisinin ilk yarıda sergilediği yüksek efor harikaydı. Öyle ki Ola John savunma yapmaktan hücuma verecek enerjisi kalmamıştı. Nitekim penaltı pozisyonu da o bölgede gerçekleşti. Gökhan Gönül’ü savunmak zorunda kalan John, yaptığı basit faul ile penaltıya sebep oldu. Penaltıyı kim atacak derken topun başına Baroni geçti ve vuruşu direkte patladı. Devre arasında göz yaşlarına hakim olamayan Baroni, maça ne kadar konsantre olduğunu gösteriyordu aslında.

Tehlikenin farkında olan Jesus ilk yarıda vasat performans sergileyen Aimar yerine Gaitan’ı alarak hatasından dönmüş oldu. 2. Yarıda kaldığı yerden devam eden Fenerbahçe,  ilk önce Baroni sonrasında Meireles’in uzaktan kaleyi bulan şutları ile baskıyı daha da arttırdı. Benfica’nın nadir gelişen ataklarından birinde başrol Gaitan’dı. Uzaktan yaptığı plasesi direkten dışarı çıktı.

Egemen – Yobo uyumu


Fenerbahçe’nin ideal stoper ikilisi kim diye sorsak, sanırım herkesin düşüncesi farklı olurdu. Yobo – Bekir ikilisinin grup maçlarında gösterdiği performanstan sonra Aykut Kocaman her iki Lazio  maçında  tercihini bu kez Egemen’den yana kullandı. Bunda en önemli etken lig maçlarında yükselen performans, aralarında yakalanan uyum ve en önemlisi sol stoper probleminin aşılmasıydı. Egemen yükselen performansını Benfica maçında da sürdürerek, takımını zafere taşıyan golün de sahibi oldu. Direkten dönen toplar ve kaçan penaltı sonrasında gelen gol ile rahatlayan Fenerbahçe, oyunun geri kalan bölümünde rakibinin de ileride baskı kuramamasını fırsat bilerek skoru korudu ve rövanş için avantajlı skor elde etmeyi başardı.

Mehmet Topal ve Raul Meireles’in yokluğu

Meireles sakatlığı nedeniyle oyundan çıkana kadar sahanın en iyilerinden birisiydi. Borussia Mönchengladbach maçından sonra onu bu kadar istekli ve arzulu görmek hepimizi sevindirdi ama sakatlığı yüzünden rövanşta oynayamaması Fenerbahçe için büyük eksiklik. Mehmet Topal’ın ne kadar faydalı bir futbolcu olduğunu söylemekten bıktım desem yeridir. Neyse ki bazı izleyiciler onun Fenerbahçe için ne kadar kilit bir rolde olduğunu bu maç ile birlikte anladılar. Hem Meireles hem de Mehmet Topal’ın olmaması işleri zorlaştırsa da Aykut Kocaman’ın o bölgede forma vereceği isimleri çok iyi hazırlaması lazım.

Final kapısı aralandı

Şampiyonluk yarışında darbe yiyen bir takımın Avrupa’nın en güçlü ekiplerinden birisine karşı ortaya koyduğu karakter tek kelime ile muazzamdı. Başta Gökhan Gönül ve Kuyt olmak üzere herkes insan üstü bir enerji ile mücadele etti. Maçın başından sonuna kadar kompakt bir oyun sergileyen Fenerbahçe oyununun karşılığını da almasını bildi. Unutmadan Benfica hala çok etkili bir takım ve bunun bilincinde olarak Lizbon’da alınacak her türlü skora hazırlıklı olmalıyız.