10 Kasım 2013 Pazar

Taktik analiz: Tottenham 0 - 1 Newcastle United



Geçen hafta elde edilen Chelsea zaferiyle kötü gidişata dur diyen Newcastle United, bu sezon sadece 9 gol atıp karşılığında kalesinde 6 gol gören Tottenham ile deplasmanda karşı karşıya geldi. Newcastle United için alınacak galibiyet puan tablosunda zirvedeki rakiplerine bir adım daha yaklaşması anlamına geliyordu. Ev sahibi Tottenham için ise işler Avrupa liginde iyi gitse de Premier lig de oynanan kısır futbol taraftarda homurdanmalara neden oluyordu. Ligde atılan 9 golün 3'ünün penaltıdan gelmesi, Soldado'nun beklenen patlamayı henüz gerçekleştirememesi gibi sebepler genel olarak takım üzerindeki baskıların sadece bir kaçı.
Tüm bu yazdıklarımın ışığında taraftarın kendi evinde coşkulu, üretken, çok gol atan bir takım beklemesi gayet doğal ama ne yazık ki Newcastle bugün buna izin vermedi. Tıpkı Chelsea karşısında olduğu gibi. 

Hemen kısaca kadrolara göz atalım. Alan Pardew geçen hafta 4-4-2'den aldığı verimden olsa gerek yine aynı oyuncular ve aynı şablonla takımını sahaya sürdü. Kalede her zamanki gibi Krul, tandem de Yanga-Mbiwa-Williamson, bekler Debuchy-Santon, merkezde Cabaye-Tiote, kenarlarda Sissoko ve Gouffran, ileri ikili ise Remy ve Ameobi'den oluşuyordu. Ev sahibi Tottenham'ın kadrosunda ise hafif sakatlığı bulunan Lloris dışında sürpriz yoktu. Kalede Friedel, Stoper de Dawson-Chiriches, sol bekte henüz Danny Rose'un sakatlığından kurtulamamış olması sebebiyle Vertonghen oynadı. Sağ bekte Walker, orta ikilide Paulinho'nun partneri Sandro yerine Dembele'ydi. Bu ikilinin önünde Eriksen, sağ kenarda sezonun flaş isimlerinden biri olan Townsend, sol kenarda Sigurdsson vardı. İleri uçta ise İspanyol oyuncu Soldado forma giydi.


Maçın ilk 10 dakikasında iki takımda birbirine oyun üstünlüğü kabul ettirmek isterken Newcastle United, rakip kalede uyguladığı 2-3 dakikalık baskı sonrasında kazandığı peş peşe 2 korner ile rakip sahaya yerleşip Cabaye ve Remy ile tehlike yaratmayı başarmışlardı. 13. dakikada Newcastle United'ın uyguladığı hücum pres sonuç verdi ve Gouffran orta yuvarlakta kazandığı topu Remy ile buluşturdu sonrasında kaleci Friedel'ı rahat geçip topu ağlarla buluşturdu. Newcastle'ın yaptığı pres ve neticesinde attığı gol maç boyunca yaptığı tek ve en önemlisi derslik bir hücum varyasyonuydu. Bu golden sonra senaryo aşağı yukarı belliydi. Newcastle yaslanacak, Tottenham var gücüyle yüklenecekti. Ana anlayışın savunma olduğu ve geçiş bölgelerinde kazanılan toplar sonrasında hızlı ve atletik kenar oyuncuların rakip sahada yapacağı etkili koşular ilk etapta dikkatimi çeken stratejilerden biriydi. Diğer oyun anlayışının temelinde ise uzun toplar vardı. Burada Ameobi'nin Remy'e yapacağı servisler önemliydi. Tottenham her ne kadar oyunu rakip sahaya yıksa da ilk yarıda Tim Krul'u bir türlü geçemedi. Krul'dan bahsetmişken bu sezon formuyla Newcastle'a hayat vermeye devam ediyor. İlk yarıda Soldado, Eriksen gibi oyuncuların yanında bir de güneşi karşısına almak zorunda kaldı. Ama tüm bunlara rağmen kalesini gole kapadı ve kariyerinin en iyi maçını oynadı.

Gol öncesi Tiote'nin hücum presi.

Sonrasında Gouffran'ın orta yuvarlakta Paulinho'dan kaptığı top.

Orta alanda kapılan topla birlikte ortaya çıkan pas opsiyonları ve finalinde Remy'nin golü.

Avb ikinci yarıya 2 değişiklikle başladı. İlk yarının sonlarında sakatlanan Chiriches yerine Kaboul, Dembele ise yerini Sandro'ya bıraktı. Bu değişiklikler sonrasında oyunu rakip sahaya yıkan Tottenham, Eriksen ve Kaboul ile net fırsatlar yakalasa da Krul kaldığı yerden devam ediyordu. O kadar net pozisyonları kurtardı ki artık belli bir yerden sonra kaç tane kurtarış yaptığını sayamaz duruma geldim. Topun hakimiyetini tamamen rakibe bırakan Newcastle United, yukarıda da belirttiğim gibi Sissoko'nun atletizminden faydalanarak sağ çizgiden etkili pozisyonlar buldular. Hatırlayın geçtiğimiz sezon devre arasında takıma katılan Sissoko, İngiltere'de " Yeni Yaya Toure " olarak lanse ediliyordu. Newcastle böyle bir jokere sahip olduğu için çok şanslı. Her ne kadar orjinal pozisyonu orta sahanın ortası olsa da, gerek forvet arkası gerek kanatlarda oldukça verimli oynuyor. Özellikle son 2 maçtır bunu net bir şekilde göstermiş oldu bizlere. 59. dakikada Alan Pardew Ameobi'nin yerine Anita'yı alarak orta sahayı daha kalabalık tutmak istedi. ikinci yarının neredeyse tamamı Newcastle yarı sahasında oynandı. Kenar oyuncularından istediği verimi alamayan Avb maçın en etkisiz ismi olan Sigurdsson oyundan alarak forveti Defoe ile çiftledi. Maç boyunca Townsend'e karşı iyi mücadele eden Santon ve son dönemde iyi oyununu sürdüren Debuchy'i de unutmamak lazım. 




Sonuç olarak Newcastle United maçı izleyenlere keyif vermeyen bir futbol izlettirse de zor periyotta aldığı 6 puan beklentileri tekrar yükseltmiş oldu. Defansif açıdan iyi sınav verdikleri açıkça ortada ama ilerleyen haftalarda kendi kalibresindeki takımlara karşı ortaya koyacağı futbol merak konusu. Ben Arfa, Cisse gibi önemli ve yıldız oyuncuların yokluğunda alınan sonuçlar hiç de fena değil. Tottenham cephesine baktığımızda alınan yenilgi kuşkusuz taraftarların canını sıktı. Villas-Boas takımın gol kısırlığına çözüm bulmak zorunda. Önlerinde oynanacak 2 çok önemli maç var. - Manchester City ve Manchester United - Tüm bu olumsuzluklara rağmen ben Tottenham'ın toparlanacağını düşünüyorum. Hala çok tehlikeliler ve en önemlisi geçtiğimiz sezonlara göre çok daha dengeliler. Tottenham taraftarları daha sabırlı ve takıma biraz daha güvenmeyi başarırlarsa Andres Villas-Boas takımı çok daha iyi yerlere taşıyabilir.

2 Kasım 2013 Cumartesi

Taktik analiz: Newcastle 2 - 0 Chelsea



Geçen hafta oynanan Tyne-Wear derbisin de kaybedilen 3  puan, sonrasında manchester City ile lig kupasında karşılaşan ve uzatmalarda rakibine boyun eğen yorgun Newcastle United evinde Jose Mourinho'lu Chelsea'yi konut etti. 

Karşılaşma öncesi maçın favorisi şüphesiz Chelsea idi. En önemli sebep sakat ve formsuz oyuncuların yanına bir de üst üste oynanan zorlu maçların eklenmesi, rotasyon yapmakta zorlanan Alan Pardew'in işini zorlaştıracaktı. Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen, Newcastle United kendi evinde bir sürprize imza atarak Chelsea'yi devirmeyi başardı.


Mourinho'nun Real Madrid sonrası Chelsea'de neler yapacağı büyük merak konusuydu. Oyuncularla olan etkili iletişimi, taraftarlarla bütünleşmesi, onu en iyi bilen ve tanıyan öğrencileriyle tekrar bir araya gelmesi onun Londra'da ne kadar mutlu ve huzurlu olduğunun en büyük ispatıydı. Fakat iş oynanan futbol ve kadro seçime geldiğinde, ortada büyük bir soru işareti olduğu yadsınamaz. Bundan önceki Mourinho takımlarının en belirgin özelliği; geniş bir oyuncu havuzu yerine daha dar ve rotasyona pekte müsait olmayan bir anlayıştı. Zaten rotasyon yaptığı dönemlerde de hasbelkader faydasını görmüştür. Real Madrid dönemi bunun en açık örneği. Tüm bu söylediklerimin ışığında " Special one " yani Mourinho'nun, şu ana kadar Chelsea'de alışıla gelmiş olan tarzının dışına çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim. 


Alan Pardew göreve geldiği sezondan itibaren ve özellikle  Premier Ligi 5. bitirdikleri 11/12 sezonunda oynadıkları maçların çoğunda klasik 4-4-2 sistemini tercih etmişti. Ben Arfa'nın sakatlık sonrası takıma dönüşü ve Demba ba'nın ayrılmasından sonra takım 4-2-3-1 ile 4-3-3 arasında sürekli gidip geldi. Pardew, Chelsea karşısında cesur bir kadro sahaya sürdü. Ama bu kez ne Cisse vardı ne de Ben Arfa. Defans dörtlüsü sakatlığı süren Coloccini ve Taylor dışında aynıydı; Debuchy-Williamson-Mapou Yanga-Mbiwa-Santon. Ben Arfa'yı yedek kulübesine çeken Pardew, Sağ kanatta Sissoko, sol kanatta ise Gouffran'a forma verdi. Merkez ikili ise aynıydı; Cabaye-Tiote. Forvette ise Rémy'in partneri Shola Ameobi'ydi. Cisse'nin sezon başında çıkardığı arıza ve devamında süren formsuzluğu son haftalarda onu yedek kulübesine itti. Geçtiğimiz transfer döneminde takıma katılan tek isim olan Loïc Rémy, her ne kadar sezon başlangıcını sakatlığı sebebiyle kaçırsa da şu an takımın en golcü ismi konumunda. Chelsea ise 4-2-3-1 formatı ile sahadaydı. Bekler de Cole ve İvanovic, tandem de ise David Luiz-Terry ikilisi yer alıyordu. Lampard-Ramires hattı önünde Hazard-Oscar-Mata ve ilerde son maçlarda iyi performans ortaya koyan Torres vardı.


Maçın ilk 20 dakikasında oyunun genel hakimi mavililerdi. Mourinho Chelsea'ye geri dönüşle kendine gelen John Terry, takımının ilk tehlikeli atağında baş roldeydi. Köşe vuruşunda en iyi yaptığı iş olan hava topunda yaptığı kafa vuruşu direkte patladı. Bu ataktan sonra Newcastle oyuna ortak olmaya çalışan taraftı. Kayda değer tek pozisyon Cabaye'ın uzak mesafeli şutuydu. Kısaca iki takımda tempodan uzaktı. Newcastle, geçtiğimiz maçlarda olduğu gibi son derece kompakttı. Chelsea ise oyunu yeterince iyi genişletemedi. Neticede ilk yarı istediğini alan taraf Newcastle oldu. 


Hafta içi Manchester City karşısında 120 dakika mücadele eden taraf sanki Newcastle değil de Chelsea'ydi. 52. dakika ilk hamle Newcastle teknik direktörü Alan Pardew'dan geldi. Orta sahada son derece diri ve etkili olan Tiote yerine top hakimiyeti Tiote'ye göre daha iyi olan Anita oyuna dahil oldu. Mourinho ise bu değişikliğe 3 dakika sonra iki değişiklikle cevap verdi. Son haftalarda adından sıkça söz ettiren isim olan Torres, 60 dakika oyunda kalmasına rağmen sadece 3 isabetli pas verebildi ve yerine Samuel Eto'o'ya bıraktı. Diğer değişiklik ise şaşırtıcıydı. Ben Hazard ya da Oscar'ı beklerken, Mourinho Mata'yı oyundan aldı.



Bu değişikliklerden sonra Newcastle 68. dakikada kazandığı duran topla golü buldu. Cabaye'ın adrese teslim pasını Yoan Gouffran kafayla topu ağlarla buluşturdu. Ashley Cole'un kanadını Sissoko ve Debuchy son derece efektif kullanarak tehlikeli pozisyonlar ürettiler. 89. dakikada Anita'nın  Pardew'i haklı çıkarırcasına sol kenarda yaptığı güzel hareketler sonrasında Rémy'e yaptığı asist maçın sonucunu tayin etti.

Newcastle United bu sezon ligde 4. galibiyetini, son derece akıllı ve defansif oyununu -sezonun genelinde  bu seviyede oynuyorlar- mükemmele yakın oynayarak almayı başardı. Önümüzdeki hafta deplasmanda Tottenham'a konuk olacaklar. O yüzden St. James Park'ta Chelsea'ye karşı alınan bu net galibiyet onlar için büyük moral olacak.